-
HABER ATM' gidenler arkasına bakmadan kaçıyor! Sonunda bu da oldu
02 Mart
-
HABER İnternet hızında yerinde sayıyoruz ama 2,5 yılda fiyatlar 4 kat artmış
22 Ekim
-
HABER Uzmanlar, olası kredi kartı sınırlamasını nasıl değerlendiriyor?
02 Mart
-
HABER 'Elektrik kesilmiyor, cep telefonu iletişimi kesiliyor'
09 Temmuz

Haber: CYRANO DE BERGERAC
Kassam Tugaylarının 7 Ekimde
başlattığı askeri operasyonun ardından vahşi İsrail saldırıları ikinci ayına
girdi. Bu saldırıların insanlık dışı olduğundan, uluslararası hukuk gibi
politik argümanları ihlal ettiğinden, bu NAZİ artıklarının hedef gözetmeksizin
sivilleri katlettiklerinden bahsetmeyeceğim. Hitler onlara ne öğrettiyse NAZİ
artıkları da onu yapıyor. Bunca yıllık tecrübeye rağmen içinizde daha iyisini
bekleyenler varsa sorun sizde. GAZZE katliamının hepimize öğrettiği şey ise şu:
Müslümanlara güvenerek yola çıkılmaz! Halkı Müslüman olan ülkeler gibi bir
düzeltme yapmamı, siyasi iktidarları suçlamamı bekleyenler boşuna beklemesin.
Doğrudan senden ve benden bahsediyorum. Güvenilmez olan biziz, iktidar senin
aynan!
1990 yılından itibaren İsrail vahşeti sonrasında
gerçekleştirilen eylemlere ve boykot kampanyalarına bizzat şahidim. Bir çoğuna
katılmak dışında organizasyonlarında da yer aldım. Özellikle Tüketiciler
Birliği üzerinden organize ettiğimiz boykot kampanyalarında dikkat ettiğimiz
husus çarşaf çarşaf listeler yayınlamak yerine, boykot kapsamına aldığımız ürün
ve markaların boykot ettiğimiz NAZİ artıklarının sembolleri olmasıydı.
En genel tabiriyle ‘Yahudi Malı’ diyebileceğimiz bu
ürünler boykot ettiğimizde can yakmalıydı. Bu sebeple de bir sakız markasıyla
uğraşmak yerine ABD dolarını, sadece bir yiyecek içecek markası olmayan
emperyalizmin küresel silahları kola (Cocacola, Pepsi) ve hamburger markalarını
(Mcdonalds, Burgerking) boykot etmeyi tercih ederdik. Listeye elbette çarşaf
liste haline dönüştürmemek kaydıyla telefon markaları, temizlik ürünleri
ve benzeri ürünler de eklenebilir.
Boykot organizasyonlarını yaparken ve markaları
açıklarken büyük bir kamuoyu baskısı altında da kalırdık. Şu markayla, şu şu
markalar da İsraile destek oluyormuş; şunlarla bunlar da Yahudi malıymış, siz
nasıl Müslümansınız filan gibi birkaç günlük duygusal mesainin eseri,
‘Müslümanca hassasiyetler’ bizim Müslümanlığımızı sorgulardı.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, boykot bir yaşam
biçimidir. Yediğimiz, içtiğimiz, tükettiğimiz her ürünün daha satın alınırken
bir ihtiyaç olup olmadığından başlayan devamında bu marka ve şirketlerin
kimleri nasıl desteklediğine kadar giden bir bilinç halidir. Yediğiniz
dondurmadan, çocuğunuzun çok sevdiği hamburgerciden, kullandığınız cep
telefonunun bilgisayarın markasına kadar giden; ama çok iyi fotoğraf çekiyor,
ama çok hızlı, ama çocuk üniversitede arkadaşlarından geri mi kalsın,
ayakkabısının markası şu olmazsa okula nasıl gidere kadar ilerleyen mazeretlere
rağmen bir süreçtir boykot! Yeri gelmişken yerli malı kullanmanın bir fakirlik
olarak algılandığı, marka giymemenin bir eksiklik olarak kabul edildiği küçük
dünyalarınızda geliştirdiğiniz hassasiyetlerin göz yaşartıcı olduğunu da
belirtmeliyim!
Hele hele boykot duyarı kasmak için ‘Yahudi Malları’nı
satın alıp kameralar önünde dökmeler, yakmalar gibi takipçi davetleri, beğeni
çağrılarının ne kadar gülünç olduğunu farketmenizi dilerim. Her ne sebeple
olursa olsun evimize girmiş olan ve bugün sahiplerinden iğrendiğimiz
ürünlerimiz var. Evdeki çamaşır makinasını veya televizyonu camdan dışarı atmak
yerine sokağa kola dökmenin ucuz cazibesi kasıp kavuruyor seni anlıyorum! Ama
mesele bu değil. Her ne sebeple olursa olsun elimize geçen ürünleri yakarak, parçalayarak
sadece yeni tüketim kültürünün bir parçası oluruz. Sahip olduğunuz ürünlerin
helal olanlarını kullanım ömrü boyunca kullanmanızı, istenilen verimi
alamadığınızda ihtiyacınızı gerçekten karşılamadığında yerlisi ile
değiştirmenizi tavsiye ederim. Kola ve benzeri kimyasal ürünleri ise ailenizi
zehirlemek yerine dökebilirsiniz.
İsrailin katliamları daha bitmeden, birkaç gün önce
öfkeyle boykot edilmesini önerdiğiniz, boykot etmeyenlere saldırdığınız
kimliğiniz yoruldu değil mi? Bugün hala katliam devam ederken, o markanın
patates cipsinin ne kadar güzel olduğunu hatırladınız. Hamas da saldırmasaydı
kardeşim hem bizim iktidardaki abiler de zorda kaldı ne gerek vardı demeye
başladınız mı? Başladınız, başladınız! Boykot birilerinin gazı alınması için
yapılması gereken bir çağrıydı! Mitingler de öyle. Miting yaparak gazını
aldığınız kitleler ellerinden geleni yaptıklarını düşünerek sıcacık yuvalarına
döndüler. Daha ne yapılabilirdi ki! Yunanistan, İngiltere, Almanya, İrlanda,
Endonezya, ABD ve diğer ülkelerdeki sürekli eylemler bile utandırmadı sizi.
Tıpkı boykot düşüncesi gibi eylem düşüncesi de duygusal bir rahatlamanın, bir
boşalmanın nesnesiydi sizin için. Gelir geçerdi, geldi ve geçti.
Boykotun birinci kuralı şu: yerli malı kullanmadan
herhangi bir boykot başarı elde edemez. İkinci kuralı geniş kitlelerin katılımı
ve sınırlı sayıda sembol marka ve ürünler için boykot çağrısı yapılmasıdır.
Elbette boykotu bir yaşam biçimi haline dönüştürenler iğneden ipliğe kadar
harcadıkları her kuruş için hassasiyet gösterecektir. Ancak geniş kitlelerin bu
çapta bir boykota katılmayacağını öngörerek daha sınırlı ve kapsayıcı bir
boykot planlaması yapılmalıdır.
Çarşaf listelerin en büyük eksiği çerçeve
genişletildikçe başarı oranının düşmesi ve boykotun ‘O var mıydı, bu var
mıydı?’ denilerek ‘Amaaan varsa da yoksa da...’ ya evrilmesidir. Kafa
karıştıkça hassasiyet azalır ve inandırıcılık kaybolur. Hele hele boykotu
kırmak için özellikle sosyal medya üzerinden yerli marka ve ürünlerin boykot
listelerine eklenmesi, boykotu delmek için uygulanan en yaygın yöntemdir.
Siz boykot etmeye çalışırken düşman da boş durmaz ve
sizin listelerinize yeni ürünler ekleyerek, listeyi genişleterek dağıtmaya
başlar. Bir süre sonra sizin listelerinizden çok içeriği bilerek değiştirilmiş
listeler dolaşıma girer ve siz de kendinizi bu listeleri paylaşırken
bulursunuz.
TROY kart üzerinde düşünürsek derdimizi daha kolay
anlatabiliriz. Master ve Visa kartlara karşı başlatılan kampanya şimdiden
başarılı oldu. Ülke içi bir ödeme sistemi olmasına rağmen milyonlarca kişi
hesap ve kredi kartlarını değiştirdi. Master ve Visa kartlarını iptal ettirdi.
Bu müthiş bir başarı! Üstelik bu başarı TROY kartı üretenlerin pazarlayanların
değil sivil inisiyatifin başarısı. TROY kartı yönetenler uyku halindeyken
sosyal medyada birkaç isim bu dönüşümü gerçekleştirdi.
Benzer şekilde çarşaf çarşaf listeler yayınlamak
yerine İsraile öfke duyan kitleleri kola, hamburger markalarına yöneltseydik,
bu markaları zarar ettirerek kapanmalarını sağlasaydık daha başarılı bir
kampanya sürdürmüş olmaz mıydık? Biraz ondan, biraz bundan, biraz da ötekinden
koy diyerek yaptığımız ortaya karışık duygusal devamlılığı olmayan boykot
kampanyaları düşmanın tercih edeceği kampanyalardır. İçimiz rahatlasın
diye boykot kampanyası yürütülmez. En başta söylediğim gibi boykot bir yaşam biçimidir.
Boykotu yaşam biçimine dönüştüremeyenler duygusal, gelişigüzel tepkiler
verirler. Duygu yoğunluğu azaldığında ise her şey eski haline geri
döner.
Biraz zaman geçsin, bizi ‘Nasıl müslümanlarsınız’ diyerek suçlayan arkadaşların boykot ettiklerini iddia ettikleri markaların önünde kuyruğa girdiklerini göreceksiniz. Boykot duygusal bir tepkinin değil rasyonel bir iradenin silahıdır. Rasyonel iradesi ile sürdürülebilen bir boykot korkutucu bir konvansiyonel silahtır. Bu rasyonel akıl düşman için tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir tehdittir.
https://www.hertaraf.com/koseyazisi-konvansiyonel-bir-silah-olarak-boykot-3942