-
HABER İsrail’i boykot Türkiye’de de tüketicilerin satın alma tercihlerini etkiledi Katılım Analiz
02 Mart
-
HABER Vatandaşı önce aç bıraktılar şimdi de susuz
21 Kasım
-
HABER Nasıl olsa bu parayı ödeyecek biri çıkar' | Bir ev nasıl fahiş fiyata satılır?
29 Şubat
-
HABER Kışlık el yakıyor: Tekstildeki maliyet artışı vatandaşın cebine zam olarak yansıdı
29 Kasım
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek,
piyasada güvenin arttığını ve çalışanları enflasyona ezdirmediklerini söyledi.
Aydınlık’a konuşan iktisatçı ve tüketici temsilcileri ise ekonomi politikasının
emekten yana olmadığını, güvenin vatandaşa değil yabancı yatırımcıya verilmeye
çalışıldığını belirtti.
Hazine ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek, TBMM Genel Kurulunda Bakanlığın 2024 yılı bütçesine
ilişkin yaptığı konuşmada ekonomi politikalarının son birkaç aydır olumlu sonuç
verdiğini iddia ederek piyasada güvenin tesis edildiğini öne sürdü. Şimşek,
Türkiye’nin risk priminin düştüğünü anımsatarak “Gelişmekte olan ülkelerin risk
primi mayıstan beri 87 baz puan, Türkiye'nin risk primi 400 baz puandan fazla
düştü.” diyerek yabancı yatırımcıya güven verildiğini vurguladı. Çalışanları
hiçbir zaman enflasyona ezdirmediklerini ve ekonomi büyüdükçe refahı artırıp
adil bir şekilde paylaşacaklarını söyleyen Şimşek, CDS priminden örnek vererek
Türkiye ekonomisine yabancı yatırımcının güvenini paylaştı. Türkiye İstatistik
Kurumunun açıkladığı tüketici güven endeksine baktığımızda ise vatandaşların
ekonomiye güvenmediği görülüyor. 100 eşik puanın altında olduğu zaman
tüketicilerin ekonomiye güveninin kötümser olduğunun yansıdığı endekste aralık
ayı tüketici güven endeksi 77,4 olarak paylaşıldı. Mayıs ayında 91,1 olan tüketici
güven endeksi, Ağustos’ta 68’e kadar düşmüştü. Aralık ayında ise önceki aya
göre yüzde 2,6 artmış olmasına rağmen seçimlerden önceki mayıs ayının çok
uzağında.
TÜKETİCİ GÜVENİ OLUMSUZ
Vatandaşların ekonomiye olan
güveninin ne durumda olduğunu sorduğumuz Tüketici Birliği Federasyonu (TBF)
Genel Başkanı Av. Mehmet Bülent Deniz, vatandaşın ekonomiden beklentisinin
olumsuz olduğunu söyledi. Deniz, şöyle konuştu:
“Hazine ve Maliye Bakanı’nın
ülkenin CDS puanının düşmesinden yola çıkarak güvenin artmış gibi yaklaşması
yurt dışındaki sermaye, yatırımcı için geçerli. Ancak Türkiye’ye baktığımızda
tüketici bakımından aynı güveni göremiyoruz. TBF olarak enflasyon kadar
tüketici güven endeksini de takip ediyoruz. Son açıklanan endeks, maalesef
Türkiye’de tüketicinin önümüzdeki en az 6 ay için ekonomi yönetimine ilişkin
olumlu beklentide olmadığını göstermektedir. Bu durum Bakanın sadece yatırımcı
için değil tüketici için de değerlendirme yapmasını gerektiğini gösteriyor.
Tüketicide kurların yükseleceği ve enflasyonun artacağına dair beklenti hakim.
Tüketici güven endeksine göre tasarruf yapma eğiliminde de hayli düşüş var.
Tasarruf da halkın ekonomiye olan güveninin başka bir göstergesidir.”
EMEKÇİLERDE GELİR KAYBI VAR’
Bakan Şimşek’in ‘Çalışanları
enflasyona ezdirmiyoruz.’ sözünün; enflasyonla mücadele yöntemi olarak iç
talebi baskılama yöntemi seçilirken ve asgari ücrete hedeflenen enflasyon
üzerinden yılda bir kez zam yaparken gerçekçi olup olmadığını sorduğumuz iktisatçı
Doç. Dr. Baki Demirel de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sayın Bakan emekçileri
ezdirmedik diyor ancak emekçilerin önemli bir gelir kaybı var. Ücretlerin
manşet enflasyon üzerinden belirlenmesi, ücret erozyonuna neden oluyor. Çünkü
asgari ücret açıklandıktan sonra fiyat belirleyici kesimler hemen bu artışı bahane
ederek kendi mallarına emek maliyetinin üzerinde zam yapıyorlar. Bu sene
memurlara yüzde 15 + 10 zam yapıldı. Toplamda yüzde 25-26’lık bir artış demek.
2024 için Merkez Bankasının beklediği enflasyon yüzde 36. Merak ediyorum;
beklenen enflasyonun yüzde 10 altında ücret artışı yapmak emekçileri enflasyona
ezdirmemek mi oluyor?
“Ücretler, enflasyonu takip eder.
Dolayısıyla ücret artışları enflasyonun nedeni değil sonucudur. Ücretlerdeki
enflasyon oranında artışlar zam değil enflasyonun telafisidir. Ne kadar telafi
olduğu da tartışılır. Emekçi kesimin milli gelirden aldığı pay sürekli azaldığı
ve ücret erozyonunun yaşandığı bir durumla karşı karşıyayız.
‘MEVCUT POLİTİKALAR ÜCRETLERİ
BASKILIYOR’
“‘İktisat politikasının amacı ne
olmalıdır?’ diye baktığımızda refahı yükseltmek ve bunu adil biçimde dağıtmak
olmalıdır. Şimdi siz ekonomiyi, emekçileri, işçileri, ücretlileri
yoksullaştırarak nasıl refah artışı sağlayacaksınız? İç talebi baskılayarak nasıl
refah artışı sağlayacaksınız? Dış talep de destekleyici olmazsa tam aksine
ekonomiyi bir daralma veya durgunlaşmaya sokmuş olmayacak mısınız? Mevcut
politikalar aslında ücretleri baskılamak üzere politikalar. Bu politikalarla
‘İleride emekçi refahını artıracağız’ söylemi gerçekçi durmuyor.”
Sadece ücret politikası ile değil
vergi politikası ile de emekçilerden yana olmadığını dile getiren Demirel,
şöyle devam etti:
“Vergilerden elde edilen
gelirlerin büyük çoğunluğu dolaylı vergilerden karşılanıyor. Bu vergi
politikası da yine emek aleyhinedir. Tam olarak düşük ücret ülkesi olup, yoksul
ekonominin kısır döngüsü altındayken bir refah artışından söz edemeyiz. Tam istihdamı
hedefleyici ve ücretleri artırıcı politikalar, emekçi kesimin kaybını telafi
edecek yüksek artışlar gerekiyor. Karı-koca iki asgari ücretli çalışsa
düşünülen asgari ücret seviyelerindeki en yüksek olan 17 bin TL olarak
belirlense bile ücretlerin toplamı 34 bin TL yapar. Yoksulluk sınırının
altında. Şimdi bu mu ekonomi politikası!
“Sürekli enflasyona sebep olan
talep artışından bahsediyorlar. Türkiye’deki dış ticaret açığına baktığımızda
bunlar büyük ölçüde lüks tüketim talebi. Lüks otomobil talebi. Bu talebi 15-17
bin TL’ye çalışan işçi mi yapıyor? Talebi artıran kesim üzerinden alınacak bir
doğru vergi politikası uygulamak lazım. Ekonomi politikası bir karar verecek.
Emekten yana mı olacak sermayeden yana mı olacak? Emekten yana olunacaksa vergi
politikasında kökten bir değişim gerekli.”
22.12.2023, Aydınlık, Sabrican
Tıknazoğlu,
https://www.aydinlik.com.tr/haber/guven-yabanciya-yuk-vatandasa-441195