
TCMB'nin enflasyonla mücadele için kredi kartında yeni kısıtlamalar
getirmesi gündemde. Ancak uzmanlar bu adımın yapısal sorunları çözmeyeceği,
tüketiciyi olumsuz etkileyerek krizi derinleştireceği görüşünde.
Yüksek enflasyonla mücadele kapsamında sıkı para politikasını sürdüren
Merkez Bankası (TCMB), faiz artırımlarına es verse de kredi piyasasını
düzenlemeye yönelik olarak kredi kartı kullanımına ilişkin sınırlamalar içeren
adımlar atmaya devam edecek.
TCMB Başkanı Fatih Karahan, son enflasyon raporu toplantısında kredi kartı
harcamalarındaki yükselişi takip ettiklerini ve bu konuda yeni bir düzenleme
için çalışmalarının olduğunu aktardı.
Türkiye'de vatandaşlar yüksek enflasyon karşısında gelirleri erirken,
ihtiyaçlarını daha çok kredi kartları üzerinden karşılıyor.
Bireysel borçlar 2,7 trilyon lirayı geçti
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) Aralık 2023 verilerine
göre, konut, taşıt, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı borçlarından oluşan
bireysel borçların toplamı 2,7 trilyonu geçerken bunun 1,2 trilyonu kredi kartı
borçlarından oluştu. Önceki yılın aynı dönemine göre bireysel borçlardaki
toplam artış yüzde 80'i bulurken kredi kartı borçları yaklaşık 2,7 kat artmış
durumda.
Bireysel kredi kartı harcamalarının 507 milyar lira ile yaklaşık yüzde
43'ünü ise taksitli kart harcamaları oluşturdu. Taksitli bireysel kredi kartı
harcamaları 2022 sonunda yaklaşık 220 milyar liraydı. Bu da bir yılda 2,3 kat
artışa işaret ederken, vatandaşların da enflasyondaki artış beklentisi
nedeniyle taksitli harcamalara yöneldiğini gösteriyor.
TCMB enflasyon tahminleri, yıllık enflasyonun yıl ortasına doğru yüzde
70-75 bandına çıktıktan sonra 2024 yılını yüzde 36 seviyesinde tamamlayacağı
yönünde.
Semt pazarlarında bile kullanılıyor
Peki atılacak bu adım tüketicileri nasıl etkileyecek? Kredi piyasasında
sıkılaşma tek başına enflasyonu kontrol altına almaya yetecek mi?
DW Türkçe'ye konuşan Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Mehmet
Bülent Deniz, Aralık 2023 itibariyle kredi kartı borç stokunun yükseldiğini
belirterek "Bunun tek bir anlamı vardır. Tüketici, cebindeki nakit para
yetmediği için mecburen zorunlu ihtiyaçlarını kredi kartıyla karşılamaya
başladı. Kredi kartının en yoğun kullanıldığı yerler marketler. Hatta bizim
geçtiğimiz yıl yaptığımız bir çalışma kredi kartının artık semt pazarlarında
bile kullanıldığını ortaya koydu" diyor.
Deniz, bu durum karşısında ekonomi yönetiminin tüketimi kısmak ve
sıkılaştırma politikası çerçevesinde kredi kartıyla ilgili yeni kısıtlamalar
getirecek olmasının tüketicinin satın alma eylemini doğrudan etkileyeceğini
vurguluyor.
Kullanıcıların yarısı asgari tutarı ödüyor
Deniz, kredi kartı ekstrelerindeki asgari tutarı ödeyenlerin sayısının da
kart kullanıcılarının yarısına ulaştığı bilgisini veriyor. Bu konuda bir
kamuoyu araştırması yürüttüklerini söyleyen Deniz, "Hatta beyaz yakalı
diye tabir ettiğimiz toplum kesimlerinde bile asgari tutarla ancak borç
ödeniyor" diye konuşuyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 31 Temmuz 2023'te aldığı
kararla havayolları, seyahat acenteleri ile yurt dışı konaklama harcamalarında
kredi kartı taksitlendirme seçeneğini kaldırmıştı.
Yine daha önce yapılan sınırlandırmalara göre kozmetikte taksitlendirme
kaldırılırken, beyaz eşya alışverişlerinde en fazla 9 ay, elektronik eşya
alımlarında 4 ay, bilgisayar ürünlerinde en fazla 12 ay ve tablet alımlarında 6
ay taksit uygulanabiliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de eylül ayında yaptığı açıklamada
kredi kartları, bireysel kredi, taşıt kredisi ve ikinci konut kredisinde kredi
büyümesini kesecek adımların atılacağı sinyalini vermişti.
"Bu adım yapısal sorunları çözmez"
DW Türkçe'ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Mehmet Şişman, Türkiye'nin içinde
bulunduğu enflasyonist ortamda insanların zorunlu harcamalarını bile kartlarla
yaptıklarına dikkat çekerek, "Şimdi bunu da aşağı çekmek istiyorlar. Ancak
talebi baskılayarak enflasyonu önlemek istiyorlarsa bu sağlam bir yol değil.
Yapısal olarak sorunu çözecek bir şey değil" diyor.
Enflasyon beklentisi kırılmadığı için tüketicilerin kredi kartı
harcamalarına ve taksitli harcamalara yöneldiğini vurgulayan Şişman, zaten
taksitlere belirli sınırlamalar getirildiğine işaret ederek daha fazla
sınırlamanın piyasayı olumsuz etkileyeceğini ifade ediyor.
"Vergi gelirlerinin yüzde 60 civarı dolaylı vergilerden karşılanıyor.
Yeni kısıtlamalar dolaylı vergileri aşağı çekebilir. Bu da bütçe için tehlike
yaratır" diyen Şişman, şöyle devam ediyor: "Enflasyonu düşürmek için
toplam talebi düşürmenin dışında yollar var. Bir kere piyasada yapısal sorunlar
var. Maliyetle ilgili sorunlar var. Enflasyonun yükseleceğine dair beklentinin
kırılması önünde hukuki ve kurumsal problemler var. Anayasa'ya uyulmuyor,
Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmuyor. Seçim sonrası bu ekonomi yönetimi
devam edecek mi, bununla ilgili soru işaretleri var. Bunları çözmeden
enflasyonu sadece kredi kartlarıyla, tüketim harcamalarını kısarak engellemek
doğru bir yol değil."
Merkez Bankası'nın mevcut politikasıyla enflasyonu yıl sonunda 36'ya
çekmesinin zor göründüğüne dikkat çeken Şişman, zaten yoksullaşan kesimlerin
tüketimini aşağı çekmenin 'ekonomide ani duruş riski' gibi yeni krizlere neden
olabileceğini, ayrıca kayıt dışı borçlanmayı da artırabileceğini vurguluyor.
"Beklentiyi kırmanın yolu hukuku yerine koymak"
Profesör Şişman, seçim sonrasına ilişkin belirsizliği tüketicinin de
gördüğünü belirterek, "Ne yapıyor o zaman? 'Her şeyin fiyatı artabilir,
enflasyon yükselebilir, o zaman ben zorunlu alacağım şeyleri önceden alayım,
mobilyayı alayım, buzdolabını alayım' diyor. Düzelme bu beklentiyi kırmadan
olmaz" diyor. Beklentiyi kırmanın yollarının da belli olduğuna işaret eden
Şişman, "Bunlar da hukuku yerine koymak, kurumlara saygı duymak. Merkez
Bankası yönetiminin devam edeceğini güvencesini vermek ve maliye politikasını
devreye sokmak" diye ekliyor.
Gelir eşitsizliğinin arttığı ortamda enflasyonu düşürmenin de zor olduğunu
belirten Şişman, para politikasında sıkılaşmanın yanı sıra gelir dağılımını
düzeltici politikaların devreye girmesi, kamu harcamalarının azaltılması,
servet vergisi ve yükselen şirket karları karşısında kurumlar vergisi oranının
yüzde 30'lar çıkarılması gibi adımların atılması gerektiği görüşünde.
"Takibe düşen sayısını artıracak"
Mehmet Bülent Deniz de getirilecek yeni kısıtlamalar kredi kartında yasal
takibe düşen kişi sayısını da artıracağı görüşünde.
BDDK verilerine göre 2023 sonu itibariyle takipteki krediler ve kredi
kartları, önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 51 artışla 45 milyar
lirayı geçerken takipteki kredi kartları 15,5 milyar lirayı buldu.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre ise Ocak-Kasım 2023
döneminde, bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal
takibe intikal etmiş kişi sayısı 1,2 milyon kişiyi buluyor. Bunun yaklaşık 768
bini sadece kredi kartı borcunu ödemeyen kişilerden oluşuyor. Kasım 2023
itibarıyla bireysel kredi veya kredi borcunu ödememiş ve borcu önceki
dönemlerden devam eden kişi sayısı ise 3 milyon 830 bini geçiyor.
"Ücretli kesimin can simidine dönüştü"
Kredi kartı faizlerinin de seçimden sonra artacağını düşünen Mehmet Bülent
Deniz, "Bu da tüketiciyi doğrudan etkileyen bir olumsuz gelişme. Tabii
teorik olarak kredi kartı bir ödeme aracıdır, bir kredi vasıtası değildir. Ama
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durum itibariyle kredi kartı, ücretli
kesimin can simidi haline dönüşmüş, kredi kullanma aracı haline dönüşmüş
durumda. Ümit ediyoruz ki elektronik eşya ve benzeri bir takım zorunlu olmayan
ürünler dışında yeni bir taksit sınırı, asgari ödeme tutarının yükseltilmesi
veya limit artırımı ile ilgili yeni yasal zorluklar çıkartılması yoluna
gidilmez" diyor.
Bu yıl enflasyonun geçen yıla göre yükseleceğini tahmin eden Deniz, "Çünkü Merkez Bankası Başkanı'nın son sunumu 2026'ya kadar ekonominin zaten düze gelmeyeceğini açıkça işaret etti. Tüketici için zor bir yıl olacağını söylüyorduk. Gelişmeler de bunu gösteriyor" diye ekliyor.
Kaynak: https://t24.com.tr/haber/kredi-kartina-yeni-duzenleme-vatandasi-nasil-etkiler,1151296